6 Şubat 2008 Çarşamba

Kurumsal Web Siteleri: Zorunluluk ya da Katma Değer?


Web siteleri, internet ve e-ticaret ile ilgilenen herkesin bildiği üzere yeni Türk Ticaret yasa tasarısına göre Türkiye'de kurumlara, web sitesi oluşturma ve şirketlerle ilgili birtakım bilgileri web sitelerinde paylaşma zorunluluğu geliyor. Web sitesi tasarım, yazılım ve içeriği ile ilgili sektörü canlandıracak ve tahminlere göre istihdam oranlarını da baya arttıracak bu tasarı, bir zorunluluk olmaktan çıkacak ve şirketlere değer katacak seviyeye nasıl gelebilir, bu durum nasıl bir avantaja çevrilebilir üzerinde durmak gerek.

Bir araştırma sonucuna göre web sitesine ilk tıklayışı hüsranla sonuçlanan( yani içerik açısından aradığını bulamama, güncel olmayan bilgiler, sorunlu bağlantılar vesaire vesaire) kişilerin %40'ı tekrar ziyarette bulunmuyor. Kurum itibarına da zarar veren bu durum yerine sitelerin hiç yayında olmaması daha doğru. Fakat yayından kaldırma gibi bir seçeneğimizin olmayacağı, yeni yürürlüğe girecek kanunla beraber şunu anlıyoruz ki kurum itibarına değer veriyorsak web sitesini ziyaret eden hedef kitlemizi memnun edecek siteler tasarlamamız gerekiyor.

Teknik ve tasarım açısından çok fazla bilgim olmadan söyleyebileceklerim belki de ziyaretçi gözüyle sınırlı. Tabiki de aradığım, görsel olarak beni yormayan ve hızlı bir web sitesi. Bir iletişimci olarak ise kurumsal web sitelerinde, kurumun iletişimde bulunduğu her bir paydaş için (potansiyel ve mevcut çalışanlar, yatırımcılar, müşteriler, medya vesaire) içeriği anlamlı ve güncel olan bilgiler bulunması gerektiğini düşünüyorum. Hedef kitlenin arayışında olduğu bilgiye kolayca ulaşmasını sağlayan dili anlaşılır web sitelerini, kendi kurumumuz gibi düşünürsek aslında daha doğru olur. Nasıl ki kurumun kapısından memnuniyetsiz kişiler uğurlamak istemiyorsak web sitemizden de memnuniyetsiz ayrılan ziyaretçiler olmamalı...

Kurumsal bloglar ise web sitelerini bir adım daha ileriye götüren bir oluşum. İnteraktif iletişimin katkısına duyarlı ve stratejisini iyi belirleyen kurumlar gittikçe artan oranda bunu kullanmaya başladılar. Benim dikkatimi çeken tabiki de blogların yer aldığı dünyanın duayeni; GOOGLE...

Googlers diye nitelendirdiği çalışan topluluğunun kurum kültürünün nasıl önemli bir parçası olduğunu da böylece anlatmış oluyor...


Türkiye'de çalışmaları cesaretlendiren bir oluşum ise Altın Örümcek Web Ödülleri. Web sitelerini 53 kategoride değerlendirerek başarılı projeleri tanıtan yarışmanın 2007 sonuçlarına göre kurumsal web siteleri kategorisinde finale kalan projeler http://www.altinorumcek.com/ adresinde...Değerlendirme kriterlerinden biri olan "İÇERİK" için şu tanımlama yapılmış:

"Sitenin içeriği, hedef kitleye uygunluk, güncellik ve ilgi çekicilik açısından değerlendirilirken, sitedeki metinlerin, gerekli mesajları ne kadar etkin aktarabildiği de dikkate alınır.İçerik, sitede verilen bilgidir. Sadece metinden ibaret değildir. Müzik, ses, animasyon ya da video görüntüleri, sitede iletişimi sağlayan her türlü araç içerik olarak nitelenebilir. İyi olarak değerlendirilecek içerik, amacına uygun olan, izleyici için cazip ve alakalı olan içeriktir, Web için geliştirildiği, kısa, açık ve anlaşılır olmasından anlaşılmalıdır. İyi içerik, fikrini ortaya koyar, bir sesi ve bakış açısı olur. Bilgi verici, kullanışlı ya da eğlenceli olabilir ama her zaman daha fazlasını istemenizi sağlar."

Kurumsal sosyal sorumluluk raporlarının ne şekilde yayınlanmasının tercih edildiğini araştıran online anketler, çalışanların CEO ile yazışmasına imkan veren intranet uygulamaları, kurum tarihini anlatan kurumsal filmlerin videolarının yer aldığı bölümler vesaire vesaire... Aslında bir web sitesinin ne kadar etkin kullanılabileceğini ve itibara nasıl katkıda bulunabileceğini anlamak için yüksek bütçeli araştırmalara gerek yok. Sadece dışarıdan bir gözle kuruma, web sitesine bakabilmek ve yaratıcılık...

Hiç yorum yok: