2 Mart 2014 Pazar

Mutluluk Fetişi

"Mutluluk". Pazarlama stratejilerinin vazgeçilmez ögesi. Kek, pasta, çikolata, içecek, perakende...Yakında utanmasa lastik markaları da mutluluğa oynayacak ve bu lastikle yolculuk yapınca yolda mutluluk sarhosu olabilirsiniz, cevirmelere dikkat falan diyecekler. Çünkü biz toplum olarak o kadar mutsuz ve çaresiziz ki, markalar bu mutluluğu bizlere sağlamayı sorumluluk edinmişler.

Dün geleceğe umutla bakmaya çalışan bir etkinlikte, yine bir markanın kendi tanıtımını mutluluga oynayarak yaptığına şahit oldum. Tuhaf hissettim, çünkü sözcü kişi değişen dünyada geleceğimizin nasıl olacağını anlatırken, dudaklarını gererek maalesef çocuklarımızın park, bahçelerde değil, AVMlerde oynayacağını, bu doğrultuda bir eğilim olduğundan bahsediyordu. Konsept eglence merkezlerinde, havalandırma sistemleri arasında çocukların mesleklerini kesfedecekleri, kuyruklarda bekleyerek sentetik yemekler yiyecekleri, sinemalarında 5 boyutlu artırılmıs gerceklik yasarken biz ebeveynlerin kısıtlı zamanımızı daha iyi kullandığımıza inandığımız ve bir köşesinde tatil gününde bile mobil çalışarak mutlu olduğumuz AVMlerde...

Geleceği şekillendirmekten yoğunlukla bahsettiğimiz günlerde, neden mutlulukla ilgili bu kadar takıntılı bir küresel köy olduğumuzu merak ediyorum. Hızına yetişemediğimiz bir değişimin çarklarında heba olurken, neden insanlık olarak biraz yavaşlamak gerektiğini görerek, bu yavaşlamanın ve biraz düşünmenin de sorumluluklarımızdan biri olduğunu anlayamıyoruz? Mutluluk fetisi öyle bir hal aldı ki, günlük koşuşturmacaların arasındaki sıradan aksaklıklara feci şekilde parlayabilirken, gerçekten önemli olan sağlığımızı kaybetme tehlikesi bile bize o kadar da üzüntü vermiyor. Her şey yolunda gitmek zorunda, biz EN GÜZEL, EN AKILLI, EN BAŞARILI, EN MUTLU görünmek zorundayız?

İnsanlığın geleceği ile ilgili bir söz hakkı varsa, bu küçük bir azınlığın arzu ettiği değişime eklektik biçimde ayak uydurmak değil, buna inanmıyorum. Tek söz hakkım varsa, geleneksel ve modern arasında, sağlığın, birlikteliğin, uyumun, ve gerçek değerlerin ön planda olduğu bir yaşamı inşa etmek isterim. Eğer pazarlama camiasının bir sorumlulugu varsa, gölge etmesinler, mutluluk uzerimizde tasıdıgımız etiketlerin verdiği ayrıcalık, çocuklarımızın sorumlulugunu atmanın verdiği rahatlık, yediklerimizin verdiği hormonel bir etki değildir...Mutluluk, bize yaşama sevinci veren belirsizlikleri kucaklayabilmek, üzüntü sanrılarını ve gerçek hüznü ayırabilmek, engelleri aşarak yola devam edebildiğini görmektir...

Distopya olarak algılanabilecek filmler listesinde Gamer ve Hunger Games filmlerini izlemediyseniz izleyin, izlediyseniz yeniden izleyin. İnsanların daha çok yiyebilmek için kustugu, ama dünyada başka birilerinin aclıktan öldüğü bir hayat...

Bu geleceği kanıksamak zorunda değiliz, ama akıl ve mantık yolundan saparsak, binlerce yıldır sahip olduğumuz duygularımızı azımsarsak, Sanayi Devrimi sonrasındaki insanı biyonik bir varlık olmak zorundaymış gibi kabul edersek...Bu kabus, düşündüğümüzden daha yakın...