26 Şubat 2008 Salı

Destek: Expo İzmir 2015


Expo 2015 hakkında birşeyler söylemeden önce halkla ilişkiler alanındaki yüksek lisansımın son döneminde kapsamı Sosyal Medya olan bir ders aldığım için acaip memnun olduğumu belirteceğim. Bir blogumuz var ve bu blogta ele aldığımız projelerde Sosyal Medya'yı kullanarak neler yapabileceğimizi araştırıyor, yayınlıyor ve tartışıyoruz. Aşağıda yayınlayacağım yazı ise Expo 2015'in İzmir'de gerçekleştirilmesi için sosyal medya bazında neler yapılabileceği ile ilgili...Sizlerden de aktif destek ve yorum beklediğim için burada da yayınlamaya karar verdim...Ne de olsa paylaşımcı bir ortamdayız...:)


Expo fuarı, hiçbir ticari amaç taşımayan, ürünler değil fikirler ve insanlığın geleceğine dair projelerin sergilendiği kültür, tarih ve eğitim olimpiyatları olarak da anılan büyük çapta ve uluslararası bir organizasyondur. Gerçekleştireleceği şehir seçimi, belli kriterler gözönünde bulundurularak, organizasyon sahibi Uluslararası Sergiler Bürosu(BIE) tarafından yapılır. Aday şehirler, kendi kültürel geçmiş ve kimliklerine uygun bir tema çerçevesinde, bölge halkının ve STKların da desteğini alarak evrensel düzeyde sosyo kültürel gelişime olanak tanıyan bir etkinlik çerçevesinde bu yarışa dahil olurlar. Bugüne kadar gerçekleştirildiği şehirlerin kültürel ve ekonomik yapılarında büyük gelişimlere aracı olan Expo fuarının nerede yapılacağının belirlenmesindeki en büyük etken, hem fuarın yerel ve ülkesel olarak katkılarının bilincine vardığı, hem de evrensel düzeydeki bu projelere evsahipliği yapmak istediği için bölge ve ülke halkının gönüllüğüdür. Egenin incisi İzmir, Expo 2015 için resmi aday olarak şu anda İtalya’nın Milano şehri ile mücadele etmektedir. ( http://expo2015izmir.org.tr/nedir.html)

Amacımız, sosyal medya nimetlerinden yararlanarak bu bilinci arttırmak, dikkat çekici bir gönüllü topluluğu oluşturmak ve değerlendirmede göz önüne alınacak platformlarda, varlıkları ya da oyları ile İzmir Expo 2015’e destek olacak olan bu topluluğu yönlendirmektir. İlgi çekici düzeye geldikten sonra geleneksel medya mecralarında yer alması sağlanarak BIE tarafından da dikkate alınmaya değer bir konuma getirilebilir. Tabi burada BIE hangi platformlardaki oluşumları ya da oyları ciddiye alıyor, buna göre hareket etmek gerekir. Aynı zamanda bugüne kadar yapılmış olan çalışmalara sinerjik bir şekilde katkıda da bulunabilir, fikir alışverişi yapılabilir.

Bugüne kadar web ortamında İzmir’in Expo 2015 adaylığı için neler yapılmış diye şöyle bir göz gezdirdim. Türkiye’de patlama yaşayan Facebook sosyal ağ sitesinde Expo 2015 adına global düzeyde açılmış olan 30 civarında grup mevcut. Bu gruplardan en büyüğü yaklaşık 9500 üyesi olan “EXPO 2015 İZMİR’de OLMALI” grubu. 500.000 üyeye sahip olmayı hedefleyen grubun mevcudu, BIE tarafından ne kadar ciddiye alınır bilinmez ama grup üyelerinin gönüllü oylarını toplayan web sitelerine yönlendirilmesi asıl amaç olmalıdır. Bu konuda grubun ana sayfasının çok da etkin kullanılmadığını belirtmek isterim. Gönüllü kişilerin form dolduracağı mevcut olan her web sitesi adresi, grup sayfasını ziyaret eden kişiler tarafından hemen görülecek şekilde grup tanıtımı bölümüne yerleştirilmelidir. Ayrıca İngilizce dili ile de tanıtım yapılması grup sayfasının daha geniş bir kitleye seslenebilmesine olanak tanır, destek ulusal değil uluslar arası bir şekil alır. Tarih itibarıyla yeni bir oluşum için fazla vaktimiz olmadığını düşünerek bu facebook grubu ile bağlantıya geçmemiz, grup tanıtımı ve etkin destek oluşumu için fikir alışverişinde bulunmamız gerektiğine inanıyorum.

Grup tanıtımı ile ilgili neler yapılabilir? Kendi sosyal ağımıza gruba üye olunması ve onların da başkalarına bu daveti göndermeleri için etkileyici bir mesaj göndermekle başlayabiliriz. Üye sayısı ile dikkat çeken ve konu ile ilgilenebileceğini düşündüğümüz grupların adminleri ile grup tanıtımını yapmaları için bağlantıya geçebiliriz.(üniversiteler, ülkelerini sevenler, şehirler, Türk gençliği vesaire vesaire…) Ayrıca facebookta “promote your group with an ad” uygulaması ile grup tanıtımı yapılabilir. Gruptaki kişi sayısındaki artış ölçülebilir fakat form doldurulan sitelerdeki oluşumda facebook grubu kaynaklı oyların oranı hakkında bir şey söylemek, sistemde nereden yönlendirildiğimizi ölçümleyen bir çoktan seçmeli uygulama olmadığı için imkansız. Bu ancak gruba üye olan kişilerin adaylığa ciddi anlamda ne kadar sahip çıktıkları ile ilgili bir durumdur…


Gönüllü topluluklarına yönlendirme yapabileceğimiz diğer bir platform da Bloglar dünyası…Özel olarak Expo 2015 İzmir için açacağımız, eşgüdümlü olarak İngilizce ve Türkçe içerikli yayın yapacak blogumuzda, sosyal ağ sitelerindeki gibi Expo, expo 2015 ve İzmir’in adaylığı konusunda önemli bilgileri paylaşabilir, gönüllü formlarının doldurulduğu web sitesi ve diğer site linklerini verebiliriz. Uygun içerik hazırlandıktan sonra blogumuz Technorati ve Blograzzi gibi blog listeleme ve arama sitelerine kaydedilmelidir. Kendi kategorilerinde iyi takip edilen blogların sahipleri ile iletişime geçerek, etkinliğin önemi ve desteğin gereksinimi hakkında bilgi verebilir, blogları üzerinden Expo 2015 İzmir blogumuza bağlantı vermelerini talep edebiliriz. Hatta blog sayfalarında html kodlu olarak kaydedilebilecek olan görsel Expo 2015 İzmir logosuna rastlamıştım, bu logoya ulaşarak, blogların statik bölümünde yer almasını sağlayabiliriz…Şu anda hangi sayfada gördüğümü hatırlamıyorum. Bilen varsa yardımcı olsun..:)Ben de bu arada araştıracağım…Ayrıca günce işlevi gören blogumuzda, İzmir’in adaylığı ve gönüllü kişilerdeki artış konusundaki güncel gelişmeleri takip ederek bunları yayınlamak, blogun takip edilme oranını arttırır.

Gönüllü topluluklarını hareket geçirecek bir diğer araç ise Youtube. Şu anda İzmir Expo 2015 videosu tıklanma oranı 16000 civarında. Videoların tıklanma oranı ile destek olmak arasında doğru orantı yok fakat videonun tanıtımını yaparak, İzmir’in Expo 2015 adaylığının anlaşılması konusunda gönüllü olma potansiyeline sahip kişilere yol gösterici olacağı bir gerçek. Yani Youtube videosunu hem yönlendirme aracı olarak, hem de içeriği tamamlayıcı bir araç olarak kullanabiliriz. Bunu yapmak için de videonun hem sosyal ağ hem de bloglarımızda tanıtımını yapabilir, grup üyelerinden veya blog takipçilerinden videoyu başkaları ile de paylaşmalarını rica edebiliriz. Bu arada artan video tıklanma oranları dikkat çekici bir seviyeye gelirse, çalışmaların son durağı olan geleneksel medyada yer alma konusunda katkısı olabilir.

Yukarıda saydığım düşünceler aslında yapılabileceklerin çok küçük bir bölümü.. Sosyal medya dediğimiz, yaratıcı düşünceye ve gelişime o kadar açık bir ortam ki küçük bir adım, bastığı yeri inletme mertebesine çok kısa zamanda erişebilir. Temel anlamda toparlarsam yaplabilecekler;

Sosyal medya ortamında yayınlanabilecek her türlü içeriğin belirlenmesi ve biraraya getirilmesi(ilgili web siteleri, bloglar, videolar, gönüllü formlarına bağlantı)
Bu içeriklerin belirlenmiş ortamlarda yayınlanmaya başlanması ya da mevcut içeriğin geliştirilmesi(facebook, blog)
Ortamlardaki oluşumların tanıtımının kendilerine uygun şekillerde yapılması(grup tanıtımları, blog tanıtımları)
Kullanılan her bir sosyal medya aracının bir diğeri ile bağlantısının kurulması(grup sayfasında blog linki, blog sayfasında grup linki)

Ulaşacağımız sonuç ise;

Bu çalışmalar sonucunda sosyal medya ortamını takip eden kişilerde İzmir Expo 2015 hakkında bilinç düzeyinin arttırılması ve gönüllü formlarının doldurulması…

Sosyal medya araçları ile yayın yapan oluşumların destek görme ve takip düzeyini dikkat çekici bir seviyeye getirerek, geleneksel medyada da yer almasının sağlanması ve sosyal medyayı takip etmeyen kişiler nezdinde de bilinç düzeyinin ve gönüllü girişim sayısının arttırılması

Aklıma gelenler şimdilik bunlar, yorumları beklerim…:)

18 Şubat 2008 Pazartesi

Başarılı İletişim ama Nasıl?

Başarılı iletişim kurmak=?...İşte bu boşluğu doldurmak için kitaplar çevirmeye gerek yok. Söylemek isteğimizi anlatabilmek ve karşımızdakinin söylemek istediğini anlayabilmek için zihnimizi açık tutmak. Sakin, esnek, empatik düşünebilme, yargısız infaz yapmama, dinleme becerisi; iletişim kurmak dediğimiz durumun ön koşulları..Bunları eminim herkes biliyor...Peki kurma eylemini yapan ya da yapmaya çalışan kim, tabiki de iletişim sektöründe çalışanlar değil. Sosyal olarak çevresiyle etkileşim içinde bulunan herkes...O yüzden de özellikle iş dünyasında nasıl başarılı iletişim kuracağını bilen insanlara çok ihtiyaç var. Eğer çözüm odaklıysak tabi!..
İnsan davranışları ve kişilerarası iletişimi gözlemek için deney laboratuarlarına ihtiyacımız yok. Bugün sosyal olarak etkileşim içinde bulunduğunuz herhangi bir insanın bir olaya tepkisi, kullandığı kelimeler, olaylara yaklaşım biçimi ve üslubu onun nasıl bir iletişim kurduğunun ya da kuracağının göstergesi...Özel psikolojik durumlar tabiki de insanın gündelik yaşamındaki tepkilerinde etkili oluyor fakat belki de ilk yapmamız gereken bu gerçeğin tutsağı olmadan kendimizden başlayarak genel bir duruşumuz olması gerektiğini ve insanları kafamıza göre asıp kesemeyeceğimizi anlamak.

Bu yeteneğin ne yaşla, ne eğitimle ne de iş dünyasındaki statünüzle ilgisi var. Bu yazıyı yazan benim, yaşım da gayet küçük fakat emin olun şu anda birçok kendimden büyük insanı, dünya görüşünün darlığı ve insan ilişkilerinden, iletişimden anlamayan kişiliği yüzünden utandırabilirim. Utandırmak diyorum yani yaptığının yanlış olduğunu kendisinin anlamasını sağlamak. Çünkü bana göre çözüm budur, karşımdakinin beğenmediğim üslubu yüzünden laf sayıp sayıp köşeme çekilmek değil...

Madem sosyalleştiğimiz elektronik ortamdayız, küçük bir örnek...Bu yazıyı okuyanlar eminim, başka bloglardaki yazıları da okuyorsunuz...Ve oradaki yorumları da...İnsanların sarfettiği cümlelere bakıyorsunuz... Bazıları kendinden emin, değişik düşüncelere açık, diyaloğu başarılı bir şekilde yürütebiliyor..Bazıları ise nedense hayattan, insanlardan ve kendinden intikam alırcasına saldırgan, bilmiş ve diyaloğa kapalı...İnsan kendi psikolojisini keşfetmeye başladığında diğerlerini de anlamaya başlıyor. Yani başarısız iletişim kuranlar daha doğrusu bunu farkedenler neden böyle davrandıklarını sorgulayıp iletişimi doğru yönetmeye başlayınca, hem kendilerine sıkıntı yaratan bu durumdan kurtuluyorlar hem de başka insanların doğru iletişim kurmasında yardım ediyorlar. Sonuç olarak başarılı iletişim kurmak, sadece kendi adımıza yapılan birşey değil, sosyal ilişkiler dünyamızı toplu halde güzelleştiren birşey...

Trafiğe bakalım bir de...Trafikte iletişim kurmak, camı açıp bağırmak çağırmak değil. Orada da farkında olmadan etkiler ve tepkiler içinde yol alıyor, işaretlerle anlaşıyor(?) ve iletişim kuruyoruz. Birkaç deneme yanılmadan sonra farkettiğim gerçek, farkettiğimden beri de anlatıp duruyorum. Bir araç sizden yol istiyor. Ona yol veriyorsunuz...Bir sonraki kavşakta o da önündekine yol veriyor. Bir araç sizden yol istiyor, vermiyorsunuz, aynadan dikizlerken de o aracın trafik kurallarını ihlal etmek için fırsat kolladığına şahit oluyorsunuz. yani kibar ve pozitif olmanın insandan insana yayılan bir etkisi var...tabi bu her önünüze gelen yol verin demek değil...Fakat bunu bir inat haline getirmediğinizde, yol verdiğiniz aracın da bir sonraki durumda sizin gibi davrandığını farkediyorsunuz...

Bunları yazmamın sebebi her geçen gün daha fazla başarısızca iletişim kurduğuna şahit olduğum insanlar...Bana dokunmayan yılan bin yaşasın demekten haz etmediğim için nacizane düşüncelerimi paylaşmak istedim...Hepinize başarılı iletişim kurduğunuz günler dilerim...:)))

6 Şubat 2008 Çarşamba

Kurumsal Web Siteleri: Zorunluluk ya da Katma Değer?


Web siteleri, internet ve e-ticaret ile ilgilenen herkesin bildiği üzere yeni Türk Ticaret yasa tasarısına göre Türkiye'de kurumlara, web sitesi oluşturma ve şirketlerle ilgili birtakım bilgileri web sitelerinde paylaşma zorunluluğu geliyor. Web sitesi tasarım, yazılım ve içeriği ile ilgili sektörü canlandıracak ve tahminlere göre istihdam oranlarını da baya arttıracak bu tasarı, bir zorunluluk olmaktan çıkacak ve şirketlere değer katacak seviyeye nasıl gelebilir, bu durum nasıl bir avantaja çevrilebilir üzerinde durmak gerek.

Bir araştırma sonucuna göre web sitesine ilk tıklayışı hüsranla sonuçlanan( yani içerik açısından aradığını bulamama, güncel olmayan bilgiler, sorunlu bağlantılar vesaire vesaire) kişilerin %40'ı tekrar ziyarette bulunmuyor. Kurum itibarına da zarar veren bu durum yerine sitelerin hiç yayında olmaması daha doğru. Fakat yayından kaldırma gibi bir seçeneğimizin olmayacağı, yeni yürürlüğe girecek kanunla beraber şunu anlıyoruz ki kurum itibarına değer veriyorsak web sitesini ziyaret eden hedef kitlemizi memnun edecek siteler tasarlamamız gerekiyor.

Teknik ve tasarım açısından çok fazla bilgim olmadan söyleyebileceklerim belki de ziyaretçi gözüyle sınırlı. Tabiki de aradığım, görsel olarak beni yormayan ve hızlı bir web sitesi. Bir iletişimci olarak ise kurumsal web sitelerinde, kurumun iletişimde bulunduğu her bir paydaş için (potansiyel ve mevcut çalışanlar, yatırımcılar, müşteriler, medya vesaire) içeriği anlamlı ve güncel olan bilgiler bulunması gerektiğini düşünüyorum. Hedef kitlenin arayışında olduğu bilgiye kolayca ulaşmasını sağlayan dili anlaşılır web sitelerini, kendi kurumumuz gibi düşünürsek aslında daha doğru olur. Nasıl ki kurumun kapısından memnuniyetsiz kişiler uğurlamak istemiyorsak web sitemizden de memnuniyetsiz ayrılan ziyaretçiler olmamalı...

Kurumsal bloglar ise web sitelerini bir adım daha ileriye götüren bir oluşum. İnteraktif iletişimin katkısına duyarlı ve stratejisini iyi belirleyen kurumlar gittikçe artan oranda bunu kullanmaya başladılar. Benim dikkatimi çeken tabiki de blogların yer aldığı dünyanın duayeni; GOOGLE...

Googlers diye nitelendirdiği çalışan topluluğunun kurum kültürünün nasıl önemli bir parçası olduğunu da böylece anlatmış oluyor...


Türkiye'de çalışmaları cesaretlendiren bir oluşum ise Altın Örümcek Web Ödülleri. Web sitelerini 53 kategoride değerlendirerek başarılı projeleri tanıtan yarışmanın 2007 sonuçlarına göre kurumsal web siteleri kategorisinde finale kalan projeler http://www.altinorumcek.com/ adresinde...Değerlendirme kriterlerinden biri olan "İÇERİK" için şu tanımlama yapılmış:

"Sitenin içeriği, hedef kitleye uygunluk, güncellik ve ilgi çekicilik açısından değerlendirilirken, sitedeki metinlerin, gerekli mesajları ne kadar etkin aktarabildiği de dikkate alınır.İçerik, sitede verilen bilgidir. Sadece metinden ibaret değildir. Müzik, ses, animasyon ya da video görüntüleri, sitede iletişimi sağlayan her türlü araç içerik olarak nitelenebilir. İyi olarak değerlendirilecek içerik, amacına uygun olan, izleyici için cazip ve alakalı olan içeriktir, Web için geliştirildiği, kısa, açık ve anlaşılır olmasından anlaşılmalıdır. İyi içerik, fikrini ortaya koyar, bir sesi ve bakış açısı olur. Bilgi verici, kullanışlı ya da eğlenceli olabilir ama her zaman daha fazlasını istemenizi sağlar."

Kurumsal sosyal sorumluluk raporlarının ne şekilde yayınlanmasının tercih edildiğini araştıran online anketler, çalışanların CEO ile yazışmasına imkan veren intranet uygulamaları, kurum tarihini anlatan kurumsal filmlerin videolarının yer aldığı bölümler vesaire vesaire... Aslında bir web sitesinin ne kadar etkin kullanılabileceğini ve itibara nasıl katkıda bulunabileceğini anlamak için yüksek bütçeli araştırmalara gerek yok. Sadece dışarıdan bir gözle kuruma, web sitesine bakabilmek ve yaratıcılık...

2 Şubat 2008 Cumartesi

Kurumsal Filmler


Kurumsal filmler, çalışan aidiyetini baz alan İK ve iç iletişim faaliyetlerinin geliştirilmesi yönünde etkileyici bir yöntem olarak kullanılıyor. Kurum kültürünü yansıtmak için kurgulanmış senaryolar üzerine çekilen filmler, aynı zamanda çalışanların yeteneklerinin keşfedilmesine de ortam hazırlayarak aidiyeti pekiştirebilir. Bu çalışmalara mücadele platformu yaratan 3. Kurumsal Film Festivali etkinliği başvuruları, Mayıs 2008'e kadar sürecek. "Corporate Film Fest 2008" etkinliğinin kapsamı, yarışmaya katılım koşulları, kategoriler hakkında ayrıntılı bilgiye http://www.corporatefilmfest.com/ adresinden ulaşabilirsiniz. Geçmiş dönem festival filmleri de aynı şekilde http://www.corporatefilmfest.com/cff2007.htm adresinde incelenebilir. Ekim 2008'de açıklanacak sonuçları şimdiden çok merak ediyorum.

Uzun yıllar Hindistan'da şirketler için kurumsal filmler çeken Randor Guy, Joseph Fernandez tarafından yazılan Corporate Communications: A 21st Century Primer kitabında marka imajını oluşturan şirketler açısından, kurumsal filmlerin, izleyenlerin dikkatini çeken etkili bir araç olarak tercih edildiğinden bahsediyor. Guy, kurum tarihini, fikrini ve temsil ettiği herşeyi ileten bir araç olarak filmlerin, kurum efsaneleri yarattığına inanıyor.

New York Festivalinde "Certificate of Excellence" ile onurlandırılan Metro Grubunun 2007 yılındaki kurumsal filmi, görsel, işitsel ve içerik açısından çok başarılı. İzleyenlere gerçekten bir kurumun ne için var olduğunu anlatan sıcacık bir film...