21 Mayıs 2008 Çarşamba

Gerçek KSS: Bilinç Yaratmak!


Şu bir gerçek ki ülkemiz, kurumsal sosyal sorumluluk adı altında çalışmalar yapmaya hevesli şirketler için hazine gibi...Vatandaşlarının birçok sorununu çözmek konusunda yetersiz kalan devlet boşluklarını doldurmak, insanoğlu olarak zamanında plansızca sanayileşme sonucu ortaya çıkan çevresel zararları telafi etmek, kaynağı belirsiz felaket senaryolarına karşı önlemler almak, çocuğunu etik davranan, her konuda bilinçli olan birey olarak yetiştirmekten aciz çünkü kendisi de o şekilde yetişmemiş anne babaların yerine ebeveynlik yapmak ve nice sorunlar...


Pazarlamada bize ilk öğretilenlerden biri farklılaşmadır. Bu rekabette pek farklılaşacak birşey kalmadığı için şirketler de kendilerini bir adım öne geçirecek yeni yollar aramaya başladı..Acaba KSS çalışmalarının bu kadar prim yapmasının nedeni bu arayış mıydı yoksa kurumlar "insanın, toplumun, dünyanın" değerini gerçekten anladılar mı?Mevcut KSS projelerinde bu kriteri göz önünde bulundurduğumda hangilerinin samimiyetle hangilerinin ise herkes yapıyor biz de yapalım felsefesi ile yola çıktığı belli oluyor...


Tabiki de KSS bir farklılaşma aracı...Tabiki de PR için malzeme olarak kullanılıyor, evet haber değeri de çok taşıyor. Çünkü dünyamızın her konuda yaşanabilir kılınması biz insanlara bağlı ve yaşanabilirliğinin önünde maalesef birçoğu da yine biz insanlar tarafından koyulan engeller var...Çift taraflı kazanımlar için hem sürdürülebilir fayda sağlayan hem de kamuoyu gözünde fark yaratacak oluşumlara ihtiyaç var... Fakat başlangıç noktası bunlardan hiçbiri değil...Başlangıç noktası gerçekten insanlık adına nereye gittiğimizi sorgulamak, sorgulatmayı başarmak...Çocuğunu acımasızca döven birinden(bunun eğitim ve sosyal statüyle alakası olmadığını gözlemleyebiliyoruz), kimsesiz çocuklar için düzenlenen kampanyaya sempati duymasını nasıl beklersiniz?Ya da şehir içi 4X4 arazi aracı kullanan birinden karbon emisyonunu azaltan bir fabrikayı sallamasını????...Bilinçlendirme kampanyaları ile yola çıkmak gerçekleştirilecek projelerin "gerçek fayda" niteliğine kavuşmasına sebep oluyor diye düşünüyorum.


KSS için bir başka konu da ayrılan bütçeler... insankaynaklari.com'da röportajını okuduğum Dünya Kurumsal Yönetim Konseyi’nin (World Council for Corporate Governance) Başkanı Dr. Madhav Mehra tam da bu konuya değiniyor:


"Philip Morris 1,5 milyon pound’luk bir bütçeyle eğitim alanında bir sosyal sorumluluk projesi yürüttü. Sonra bu projenin reklamı için 13 milyon pound para harcadı. İnsanlar iki bütçeyi karşılaştırarak bu sosyal sorumluluk projesinin gerçek olmadığını anladıklarında markanın ürünlerini almamaya başladı. Şirketin hissesi yüzde 15 değer kaybetti. Bu da şirkete verilen en büyük ders oldu"




KSS bütçelerini açıklamak bir şeffaflık konusu...Kamuoyu kurumlardan faaliyetleri konusunda açıklık bekliyor!...Bekliyor mu?Fütüristler umut ve dürüstlüğün insanlarda yok olan kavramlardan biri olduğunu iddia ederken, kurum ve bulunduğu toplum arasında şeffaflık beklentisi olduğunu iddia ediyoruz...


Bu tezatların hepsi akla şu soruyu getiriyor: Toplum kendi içinde yozlaşıp, her geçen gün etik, dürüstlük, hümanistlikten uzaklaşırken, kurumlardan gerçekten beklenen ne?...Belki de kurumlar artık toplumdan birşeyler beklemeli...Artık jenerik kurumsal iletişim kalıbından çıkmanın vakti gelmedi mi? KSS'de bahsettiğimiz samimiyeti yaratan çalışmalar bekleneni yapmak değil, fütürist olup beklenmesi gerekenin bilincini kamuoyunda yaratmak...


Böylelikle dünyamız gerçekten yaşanabilir kılınır...Bilinçli insanların ve gerçek anlamda kurumsal vatandaşlık sorumluluğu duyan kurumların oluşturduğu bir yarın için şimdi ne yapıyoruz?...Aslolan bu...