Sürdürülebilirlik için hedefimiz: Gelecek nesillerin kaynaklarını tüketmemek. Günümüz kaynaklarını geri dönüşü olmayan bir şekilde harcamamak. Gerçek bir sosyal adalet için günümüz kaynaklarını adil olmayan bir şekilde de harcamamak, başka grupların, ülkelerin, insanların haklarını gasp etmemek. Peki ya bu resimde geçmişten bahsetmek gerekmez mi? Ders almamız gereken bir yerlere geçmişi oturtmak...
Sürdürülebilir kalkınmanın kendini gerçekleştirebilmesi için, kalkınma içinde yer alan aktörlerin tam uyumuna ve işbirliğine ihtiyacı vardır. Bu uyumu ve işbirliğini harekete geçirme ve yönlendirme görevini ise liderler üstlenir. Lider kuruluşların insiyatif sahibi ve vizyoner liderleri, lider tüketiciler, lider hükümetler...Bu sebeple, uyumu ve işbirliğini baltalayıcı her mekanizma, süreç, engel gözden geçirilmelidir.
Sürdürülebilir kalkınmanın kendini gerçekleştirebilmesi için, kalkınma içinde yer alan aktörlerin tam uyumuna ve işbirliğine ihtiyacı vardır. Bu uyumu ve işbirliğini harekete geçirme ve yönlendirme görevini ise liderler üstlenir. Lider kuruluşların insiyatif sahibi ve vizyoner liderleri, lider tüketiciler, lider hükümetler...Bu sebeple, uyumu ve işbirliğini baltalayıcı her mekanizma, süreç, engel gözden geçirilmelidir.
Sürdürülebilirlik alanında dünyada okunması gereken ilk 10 kitap listesine girmiş olan "Leading Change Towards Sustainability" kitabında, işletmeler, hükümetler ve sivil toplum için bir değişim yönetimi yol haritası çiziliyor. Aşağıdaki sunumda bu kitabın özetine dair notları bulabilirsiniz.
Leading Change Towards Sustainability on Prezi
Geleneksel doğadan al, meydana getir ve çöp olarak doğaya iade et mantığına dayanan ekonomik yaklaşımın, ödünç al, kullan ve geri ver yaklaşımına dönmesi gerekiyor. Bu değişimin gerçekleşebilmesi için ise neden bu noktaya gelindiğini birbirimize iyi anlatabilmemiz şart. Geleceği düşündüğümüzde kimimiz bize bir şey olmaz mantığı ile hareket etmez ve bir çaba göstermezken, kimimiz çabalarımızın sonuç vermeyeceğine dair bir inançla hareketsiz kalıyor. Çünkü bize bugüne kadar bir şey olmadığını düşünüyoruz. Çünkü çaba sarfedenlerin, değişim yaratmada güçsüzlüğüne şahit oluyoruz.
Çabalarımızın sonuç vereceğine inandığımız, fikirlerimizin dinlendiği mekanizmalara, o şeffaflığa ve liderliğe bu yüzden ihtiyacımız var.
Temel motivasyon; daha az kötü olmak değil. Daha iyi olmak.
Bu yüzden bakış açımızı, değerlerimizi değiştirmeye, bu yüzden kültürümüzü değiştirmeye çalışmaya ihtiyacımız var. Bizim için neyin önemli ve değerli olduğunu yeniden değerlendirmeye ve statükoyu yenmeye ihtiyacımız var. Daha önceki bir yazımda bahsettiğim gibi, kurallar-kanunlara uymaya çalışmakla yetinmek, düşebileceğimiz en hain tuzaklardan biri. Bu yüzden bu kuralların-kanunların arkasına geçmişte sığınmaya çalışanlardan ders almamız gerek...
Bilgiye şeffaf ve demokratik bir şekilde erişime izin veren kuruluşlar ve hükümetler, aslında temel hareket noktası. Bunun teoride kaldığını bilenler ise liderler olmalı. Yani sokaktaki vatandaş değişimin kendisi...Çevre hareketlerini başlatan, ilk çevre politikalarının tasarlanmasına sebep olan aktivistlerden gelecek yazımda bahsedeceğim.