7 Temmuz 2014 Pazartesi

Teknoloji hayatları nasıl değiştiriyor? Minik bir güneşin hikayesi

Dünyada hala 1 milyarın üzerinde insan her gece yatağa aç gidiyor.
Hala 1 milyarın üzerinde insan, günlük temiz su ihtiyacını karşılayamıyor.
Gelecek on yıllarda bile yüzlerce milyon insanın elektriğe erişiminin olmaması bekleniyor.
Bir yanda inanılmaz derecede endüstriyel, teknolojik metropoller varken, akıllı evleri konuşurken, bir yandan elektriğe ve en basit altyapılara bile sahip olmayan topluluklardan bahsediyoruz.

Tüm problemler de beraberlerinde yaratıcı düşünceyi getiriyor, keşke bir gecede her şey düzelebilse, tüm bu altyapı problemleri ve önemli sorunlar çözülebilse fakat çaresizlik içinde bulunan çözümler ile bu topluluklara umut ışığı yanıyor.

Bunlardan birinin hikayesini paylaşmak istiyorum: Little Sun yani Minik Güneş. Little Sun aslında sosyal bir girişim ve amacı dünya üzerinde halen elektriksiz yaşayan 1.2 milyar insana temiz, güvenilir, ucuz aydınlatma sağlamak. Teknolojisi yüksek kalite güneş enerjili led lambadan oluşuyor. Amaç sadece lambayı satmak değil, bir bakıma bu topluluklarda kişilerin kendi girişimlerini kurarak Little Sun satışından para kazanmaları da.

Little Sun, Birleşmiş Milletler Kalkınma Hedeflerine doğrudan etki ediyor. Aydınlatmanın hayatımızdaki önemini aslında zaman zaman elektrikler kesildiğinde farkediyoruz. Fakat enerji kaynağının olmadığı bölgelerde aydınlatma, yerel ekonomiden eğitime çok geniş bir alana etki ediyor. İş yerlere daha uzun saatler açık kalabiliyor, dolayısıyla gelirler artabiliyor. Öğrenciler güneş battıktan sonra da okuyabildiği ve ders çalışabildiği için okul başarıları artıyor. Gazyağının yerine kullanıldığından, hava kirliliği yaratmıyor, yangınlara ve tehlikelere sebep olmuyor, gece vakti gerekli olan tıbbi müdahalelerde görüş açısını daha çok artıyor. 

Minik bir güneş hayatları aydınlatıyor.





http://www.littlesun.com/index.php?sec=impacthttp://www.littlesun.com/downloads/ls_downloads/LittleSun_Testimonials.pdf

6 Temmuz 2014 Pazar

İnovasyon ve İyi Fikir Ortamı: Aydınlanma Çağında İngiliz Kahvehaneleri

Geçtiğimiz ay katıldığım Harvard Kennedy School Innovation for Economic Development programında tartıştığımız konulardan biri de inovasyonun kaynağı olan fikirlerin nereden geldiğiydi. Bu konu hakkında yazılmış en güzel kitaplardan biri inovasyonun tarihini anlatan Steven  Johnson' ın Where Good Ideas Come From isimli kitabı ve değinilen konulardan biri de geçmiş zamanlarda aydınlanma çağında kahvehane kültürü ve aydınlanma çağına etkisi. Öyle ki kahvehaneler (coffee houses), insanların ilgi alanlarını ve tutkularını paylaştıkları birer entellektüel havuza dönüşerek, farklı bakış açılarından bir çok insanı biraraya getiriyor ve esnek bir akış sağlıyordu. 


Aydınlanma çağında İngiliz kahvehaneleri kadar, Fransız salonları da aynı işlevi görüyordu. İki sosyal ortamda da sınıf ayrımı olmadan, heterojen grupların sosyalleştiği ve iletişim kurduğu bir fırsat yaratılıyordu. Fakat ikisinin arasındaki en temel fark, kahvehanelerde kadınlar yer almazken, salonlarda kadınlar ev sahibesi olarak yer alıyorlardı. Diğer bir fark ise salonlarda içeri giriş hakkı herkese tanınmazken, kahvehanelerde bir kahve parası ödeyebilecek durumda olan herkes bu gruba katılabiliyordu. Kadınların İngiliz kahvehanelerinde dışlanmasındaki en büyük etkenlerden biri ise asil kadınların saygınlıklarını yitirmemek için bu ortamlara girmeyeceği hakkındaki görüş birliğiydi. İngiliz kahvehanelerine ancak fahişeler ya da kahvehanenin sahibi ya da çalışanı ise o kadınlar giriyordu. Bir diğer görüş ise, politika, iş gibi konular kadınları ilgilendirmediğinden kadınların kahvehanelere gelmeyi gereksiz bulmalarıydı.

Kahvehane ya da salonlar, bilginin akışı için yeni bir ortam yaratmıştı. Özellikle haber kaynağı olarak, değeri şu şekilde anlatılıyordu: dünyanın nasıl döndüğünü ve insanoğlunu anlamak için, her gün bir kere kahvehanelere uğrayın.

"in order to see how the World runs, and gather Observations on the Humours of Mankind” he needed to “constantly appear once a Day at the Coffee-houses.”

İngiltere' de kahvehanelerin sona erişi, kulüplerin yükselişi ile gözlendi. Özellikle ayrıcalıklı üyeliklerle kulüplere kabul edilen kişiler yeni entellektüel tartışmalarını ve politik duruşlarını bu ortamlarda icra ediyorlardı. Kahvehanelerin popülerliğinin azalmasının bir sebebi ise ulaşımın gelişmesi ile birlikte çay ithalatının artması, çay fiyatlarında düşüş ve buna bağlı olarak kahvenin pahalılaşmasıydı. 

Yine de günümüzün world wide web olarak nitelendirilen ortamına karşılık gelecek şekilde bu kahvehaneler bir çok etkileşime ev sahipliği yapmıştı; yabancı ülkelerden gelen haberler, reklam afiş dağıtımı, bilimsel eğitim, felsefi tartışma, ticari yenilikler vs...

Kahvehanelerin yaşadığı popülerliğin bir sebebi de tabi ki kahvenin bulunmasından sonra içilmesinin ne kadar zararlı olabileceğine dair verilen fetvaların ve tepkilerin sona ermesiydi. Buna gelecek bir yazımda değineceğim. 

Kaynakça:

http://commons.colgate.edu/cgi/viewcontent.cgi?article=1021&context=car
http://en.wikipedia.org/wiki/English_coffeehouses_in_the_seventeenth_and_eighteenth_centuries
http://www.economist.com/node/2281736