12 Aralık 2013 Perşembe

Antik Mezopotamya' dan Notlar: Ağaç kesen ceza öder!

Yönetim tarihi ve felsefesi yönünden yoğunlukla incelenen Antik Mezopotamya dönemi, sosyo-ekonomik organizasyonların ve medeniyetin bir çok gelişimine öncülük eder. Çivi yazısının bulunması ile tarihi okumayı mümkün kılan "hayat akışı", öncelikle Sümerlerde tapınak şehirlerin içinde geçen ekonomik aktiviteyi ve toplumsal hayatı kayıt altına almıştır. Tarımın gelişimi, sulama sistemlerinin ve toprak sürme yöntemlerinin geliştirilmesine paralel olarak depolanabilir yiyeceği sağlamış, bu da şehir yerleşimini mümkün kılmıştır. Toplumsal sınıflarda ilk makamı tabi ki din adamları ve askerler almış, halkın geri kalanı ile birlikte köleler diğer iki sınıfı oluşturmuşlardır. Ziguratlar sadece ibadet merkezi olarak değil, eğitim kurumu, ticaret merkezi, depo olarak da işlev görürler. Astronomi bilimi için gözlemevi olarak kullanıldıkları iddia edilse de, bir diğer yönden bu insanın Tanrıya yaklaşma ve gökyüzünde ondan işaret kovalama girişimi ile de ilişkilendirilir.

İlk imparatorluk ve merkezi yönetim biçimi Akadlarda görülür. Askeri yenilikleri gerçekleştiren ve en zalim toplumlardan biri olarak anılan Asurlular, yağmalanan topraklardan zorla getirtilen kaynaklar ile dünyanın ilk kütüphanesini kurmuşlar, ve bu kütüphanenin muhteviyatının büyük bir kısmı hala korunmaktadır. İlk yazılı destan olan Gılgamış Destanı' nda ölümsüzlüğün peşinde gezen bir ölümlüye düşülen notlar, ona bu dünyanın verdiği güzellikleri yaşamasını çünkü hepsinin bir gün sona ereceğini, kaçış olmadığını hatırlatır. 

Hammurabi kanunları ilk yazılı kanun olarak bilinse de, ondan tam üç yüz yıl önce tarihe geçen Sümerlerdeki Ur-nammu kanunları nedensellik yapısı içerisinde suçları ceza ile tanımlar. Babiller dönemindeki Hammurabi kanunları ise, bir hükümdarın teokratik despotluk gütmeden, dönemin ilk anayasası olarak kabul edilen ve toplumsal hayatı düzenleyen kurallar bütünü ile bir toplumun nasıl yönetildiğini tanımlar. Finansal türev ürünlerinin ilki kabul edilebilecek bir yöntem ile tohumun ürün vermesine engel olabilecek doğal afet ya da susuzluk gibi durumlarda çiftçinin borcu silinir. Renk kodlaması ile stok yönetimi yapılmış, tapınaklar bir devlet kurumu gibi vergi ve kira toplamış, ücret dağıtmış, planlama bütçe ve kontrol için kayıt tutmuş, hatta ihtiyaç sahiplerine sosyal yardım gerçekleştirmiştir. Devletin ekonomik aktiviteyi güçlendirmek için ek istihdam politikalarındaki gibi (durduk yerde tünel açtırma örneği gibi), o zamanlarda da hiç bir sorun olmamasına rağmen durduk yerde bozulup tekrar inşa edilen yenilenen tapınakların bu tip bir girişim olduğu iddia edilir.

Buradaki en dikkat çeken maddelerden biri, birinin bahçesinden haberi olmadan ağaç kesmek karşılığında kesen kişinin ceza ödemek zorunda olmasıdır. Bu ağaçların doğal kaynak olarak kıymetinin bilinmesinden mi kaynaklıdır bilinmez fakat yasaların misyonunu düşündüğümüzde caydırıcı veya cezalandırıcı etkisinin handikapı günümüzde bile anlaşılmış değildir. O sebeple maddi ceza sonucuna razı "neyse parası öderiz" yaklaşımı belki de antik çağlardan miras kalmıştır.

Yine de artan nüfus ve şehirleşme, ağaçsızlaşmaya neden olmuş, sonucunda yaşanan seller ve toprak verimsizliği medeniyetin gerilemesine yol açmıştır. Bu hepimize şehir medeniyetlerinin türlü sosyal ve teknolojik inovasyon ile doğal limitlerinin ötesine geçmesinin bir noktada işe yaramayacağını mı göstermiştir? Belki de...

Sonuç olarak medeniyetin beşiği not düşer: "Adalet ve Refah elele yürür."



Kaynaklar

  • Business Documents of the Hammurabi Period. Leroy Waterman. The American Journal of Semitic  (April, 1913)
  • Commercial Record Keeping in Ancient Mesopotamia, Orville R. Keister. The Accounting Review. (April, 1963)
  • The Organization and Management of the Temple Corporations in Ancient Mesopotamia. Richard L. A. Sterba. The Academy of Management Review. (1976)
  • Reconstructing the World of Ancient Mesopotamia, Richard L. Zettler. Journal of the Economic and Social History of Orient. (2003)
  • Ancient Ethics, Gerald A. Larue
  • The Code of Hammurabi: An Economic Interpretation. K.V. Nagarajan. International Journal of Business and Social Science (2011)
  • Resilience and Sustainability in Ancient Mesopotamian States and Empires. Jason Ur. Institute for Advanced Study, University of Minnesota. (2013)
  • http://webdeyim.net/tr/e_dergi/kamilkoc/yolculuk/55/23
  • http://www.acikbilim.com/2012/03/incelemeler/2012den-m-o-3500lere-yolculuk-sumerler.html
  • http://tr.wikipedia.org/wiki/S%C3%BCmerler
  • http://en.wikipedia.org/wiki/List_of_ancient_legal_codes
  • http://tr.wikipedia.org/wiki/Akadlar
  • http://gundem.milliyet.com.tr/imparatorluklari-kuraklik-cokertti/gundem/gundemdetay/09.08.2012/1578293/default.htm
  • http://www.pekbilgili.com/akadlar-kimlerdir-mezopotamyada-akad-uygarligi/
  • http://bugraderci.blogspot.com/2013/03/asurlarn-iki-yuzu-asur-vahseti-ve.html
  • http://newswatch.nationalgeographic.com/2013/04/16/lessons-in-sustainability-and-solidarity-from-ancient-mesopotamia/
  • http://issuu.com/nektarinapublishing/docs/the_history_of_sustainability
  • http://www.managedcaremag.com/archives/9705/9705.hammurabi.shtml

  • 4 Nisan 2013 Perşembe

    Agaç Yaşken Eğilir: Geleceğin yetişkinleri nasıl sorumlu bireyler olur?

    Geçtiğimiz Kasım ayında REC Türkiye evsahipliğinde düzenlenen, Birinci Ulusal Sürdürülebilir Kalkınma için Eğitim Konferansı”' nın gündeminde UNESCO tarafından oluşturulan, Education for Sustainable Development modeli ve 2005-2014 yılları arasında "Sürdürülebilir Kalkınma Eğitim Onyılı" bulunuyordu.
    Okul öncesi çağdan başlayarak, eğitim ve sürdürülebilirlik ilişkisinin önem kazanmasının sebeplerinden birinin "agaç yaşken eğilir" felsefesi olduğunu söyleyebiliriz. Kendi anılarımı düşündüğümde, ailemin beni doğayla arkadaş yapması sonucunda okuma yazmayı ilk öğrendiğimde ilk şiirimi ormanlar için yazmıştım. Yazlık evimize giderken her sene geçtiğimiz yolda, bana, bak kızım bu çam ormanları sen doğduğunda dikildi diyen annemin sesini hatırlarım. Haftasonları izlediğim kırmızı balıklar 5 yaşından önce aklımda kalan tek tük anılarımdan biri. Gereksiz ışıkları söndürmeyi, daktiloda yanlış yazılan kağıtların arkayüzünü çalışma kağıdı olarak kullanmayı babamdan öğrendim. Tüketim kültürüne mesafeli durmamın sebebi, benim büyüdüğüm zamanlarda tüketmenin değil paylaşmanın gözde olmasıydı...
    İşte bu şekilde, sürdürübilirlik için eğitimi daha bilimsel bir şekle oturtmanın zamanı gelmiş gibi görünüyor. ESD modeli, bireyleri ortak bir sürdürülebilirlik vizyonunda buluşturma, düşündürme ve hareket ettirme anlamında aşağıdaki becerileri geliştirmeyi hedefliyor ( Tilbury& Wortman):
    • Tasavvur: Daha iyi bir geleceği kurgulayabilme, nereye gitmek istediğimizi bilmek ve oraya nasıl ulaşağımızı böylelikle daha iyi anlamak.
    • Kritik Düşünme ve İfade: Mevcut inanç sistemlerimizi sorgulamayı öğrenmek ve bilgi, bakış açısı, görüşlerimizin altında yatan varsayımları anlamak
    • Sistemsel Düşünme: Karmaşıklığı özümsemek ve problemlere çözüm bulmaya çalışırken ilişkileri ve sinerjiyi görebilmek
    • Ortaklık Geliştirme: Diyalog ve uzlaşmayı, beraber çalışmayı öğrenmek.
    • Katılımcı Karar Verme: İnsanları güçlendirmek
    Türkiye' de henüz, sürdürülebilirliğin eğitime dahil edilmesi anlamında kamu politikası olarak net bir aksiyon göremesem de özel sektörde bu anlamda çalışmalar yapan kuruluşlardan bazıları:
    •  Zorlu Enerji Grubu: "Enerjimiz Çocuklar İçin" projesi ile,  çocuklarda enerji bilinci, verimlilik ve yenilenebilir enerji hakkında farkındalık yaratmayı amaçlamış, belirli bölgelerde ilköğretim okullarında okuyan, Zorlu Enerji grubu çalışanlarının çocukları olan ya da TEGV eğitim parklarında okuyan yüzlerce miniğe eğitim vermiştir.
    •  Unilever, "Eğlen, Öğren, Hijyen" projesi ile, TR' de hijyenik olmayan koşullardan kaynaklı enfeksiyona bağlı hastalıkları azaltmayı ve çocuklara hijyen alışkanlıkları kazandırmayı hedeflemiş, bu doğrultuda binlerce çocuk ve ailesine ulaşmaya devam etmektedir
    • Procter& Gamble, "Küçük Adımlar, Büyük Yarınlar" pilot projesi ile ilköğretim ve ortaöğretim okullarındaki öğrencilere yönelik olarak, çocukları sosyal sorumluluk bilinciyle yetiştirmeyi hedeflemiş, bu bağlamda üniversite düzeyindeki toplum gönüllüsü öğrencilere gönüllülük, sivil toplum, ekip çalışması, sosyal sorumluluk konularında eğitim verilmiş ve bu öğrenciler öğrendiklerini miniklere aktarmışlardır.

    • Siemens Ev Aletleri, "Gelecek= Çocuk ve Enerji" projesi kapsamında, sürdürülebilir enerji kaynakları ve bilinçli enerji kullanımı konusunda, yine binlerce öğrenciye ulaşmış ve bilinçlendirme çalışmasını geniş ölçeğe yayabilmiştir.
    Sadece büyük şirketler değil, üniversiteler, daha küçük şirketler ve yerel yönetimler de bu anlamda farklı uygulamalarda bulunmaya başlamışlar:

    • MATRA hibe desteği ile Bağcılar Belediyesi iştiraki ile AHDER (Afete Hazırlık Derneği) tarafından geliştirilen “Çocuklar İçin İklim Değişikliği Eğitim Kiti” projesi ile , çocuklar sürdürülebilir bir gelecek için neler yapılması gerektiğini, iklim değişikliği ile ilgili hazırlanan ve ücretsiz dağıtılan hikaye kitapları ve okullarda düzenlenen seminerler ile öğrenme fırsatı bulmuşlardır.
    • Menderes Tekstil, 2013 yılını Sürdürülebilirlik yılı ilan etmiş, bu kapsamda Sürdürülebilir Geleceğe Mektuplar projesi ile kompozisyon yarışması düzenlemektedir.

    • Sabancı Üniversitesi, Toplumsal Duyarlılık Projeleri kapsamında, öğrencilere STK' larda yaz stajı yapma fırsatı sunmakta ve bu projelerin arasında, ilköğretim öğrencilerine çevresel sorumluluk bilinci kazandırmak için yapılan çalışmalar bulunmaktadır.
    T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanan Çevre ve Çocuk portalında, oyunlarla çocukların çevreyle iletişimini güçlendirmek ve bilgilerini geliştirmek amaçlanmış. Yine de çocuğumun, bir web sayfasına bakarak değil de, doğayla içiçe olarak öğrenmesini tercih ederim. 

    Çocuklara artık sorulması gereken, kanımca, gelecekte ne olmak istedikleri değil, kendilerinin de dahil olduğu bu ekosisteme nasıl en yararlı şekilde entegre olabilecekleri yani kendileri ve dünya için ne yapmak istedikleridir. Sürdürülebilirliğin en temel felsefesinde, gelecek nesillerin kaynaklarını yok etmemek dururken, geleceğin çocuklarını en iyi anlayabilecek olan, bugünün çocuklarıdır. Eğer bahsetmek istediğiniz bir projeniz var ise, mutlaka e-mail atın, paylaşmak isterim.

    13 Ocak 2013 Pazar

    Savaşa dair...


    Bugün bir değişiklik yaparak düz yazı değil, bir şiir paylaşmak geldi içimden...Değerli Hocam Mario Levi' nin Yaratıcı Yazarlık dersinde, elimizdeki bir kaç parça anahtar kelime ile bir hikaye yazmaya çalışmıştım. Fakat daha sonra kalemimden bu şekli ile dökülmüştü...Savaşın acılarına ve anılarına dair...

    Dün yine duymuştum sesini
    Sokaktaki akordiyonun
    Bugün bekliyorum gelmiyor
    O da mı terketti beni…
    Buraların kışları soğuk
    Wolyin’i hatırlatıyor…
    Bir de yalnızlığım üstüne
    Bu ayaz gözlerimi yakıyor…
    Artık duyamadığım ağlayışları
    Oğullarına elveda diyen annelerin
    1940 şubatıydı…
    Camından el sallarken kara trenin
    Sımsıcak savaşın kucağında açlık ve yokluk
    Bir somun ekmeğe hasret
    Kardeşe hasreti unutturur mu?...
    Peki ya savaşlar soğuduğunda
    Karnımız doyduğunda
    İnsanlığın zulme açlığı
    Durulur mu?
    Çocukluğum Wolyin
    Gençliğim Marseille
    Şimdi bir Ankara sabahı…
    Yeryüzündeki tüm dilleri bilsem
    Savaş üzerine yazılmış her şiiri okusam
    Yarama çare olur mu?
    Kardeşim bir tek sana sesleniyorum
    Son 30 yıldır olduğu gibi…
    Onlar bana deli diyor…
    Akılları ruhlarını sattırmamış sanki…
    Susuyorum…
    Düşünüyorum kardeşim, 30 yıl sonrasını…
    Bir çağ kapanıp bir çağ başlarken
    Merak ediyorum
    İnsanlığın konuşacaklarını…
    Dua ediyorum Tanrı’ya…
    Ne olur bağışlasın birgün
    Bu çaresiz dünyaya
    Huzur ve barışı…
    Acılar belleklerden silinmesin…
    Ama…
    Tüm dillerde anlamını yitirsin
    Savaşlar ve hatıraları…

    Ufuk Özgül- 2007