7 Aralık 2010 Salı
Online Aktivizmin Çıkmazı: "Slacktivism"
24 Ağustos 2010 Salı
Beyaz perde ve ekranda şeytanın avukatları: PR uzmanı kadınlar
Bu konu Küçük Sırlar dizisi ile aklıma geldi fakat dizi sezonlarını ve sinema filmlerini yakından takip ettiğim Sex and the City' nin atılgan PR'cısı Samantha Jones ayrı bir ekoldür kanımca. Özellikle Amerika' da popüler yapımların içinde resmedilen PR uzmanı kadınlar, sektörün Amerikalılarını rahatsız etmiş olacak ki Google' daki küçük araştırmamda şöyle bir yazıya rastladım: TV's POrtrayal of Women in PR -http://diversity.prsa.org/index.php/2010/08/tvs-portrayal-of-women-in-pr/ İzlediğim Samantha Jones, sürekli parti organize eden, VIP davetlere bir şekilde dahil olan, çalıştığını ve plan yaptığını pek göremediğimiz kendi tabirleriyle biraz bitcy & humiliating bir karakter. Evet sektör liderleri bu konunun ciddi ele alınması gerektiğini düşünüyorlar çünkü onlara göre fonksiyonlarından biri de itibar yönetimi olan bir meslek dalının önce kendi itibarını koruması gerektiğine inanıyorlar. Haklılar.
Şu anda adı aklıma gelmeyen başka bir Türk yapımında ise koridorda ayaküstü ne iş yaptığını soran kişiye "Halkla İlişkiler yani boş işler" cevabını veren bir karakteri hatırlıyorum. Bu şekilde etiketlemeler birincisi "iletişim danışmanlığı" işinin azımsamasına, ikincisi başka türlü işlerin "Halkla İlişkiler" ile karıştırılmasına - kurcalarsanız bu konu ile ilgili bir yazı daha yazmıştım -, üçüncüsü mesleği, aklında yanlış izlenimler ve kalbinde yanlış beklentiler olan yanlış kişilerin seçerek gereksiz bir kalabalık yaratmasına sebep oluyor.
Bakalım şeytanın avukatı ya da boş işler uzmanı olarak addedilen PRcıları ne kılıklarda seyredeceğiz daha...
İzleyelim görelim...
18 Haziran 2010 Cuma
İki elin sesi var; bazen alkış tutmaya da yarar.
13 Mayıs 2010 Perşembe
Social CRM Presentation at New Comm Forum
12 Mayıs 2010 Çarşamba
Sosyal Medya Prensipleri ve Çalışan İletişimi
Social Media Policy Template
11 Mayıs 2010 Salı
İtibar, reklamla geri kazanılabilir mi?
11 Nisan 2010 Pazar
Dijital kültürün iş dünyasına hissedilir etkileri başladı!
Dijital medya sadece sosyalleşmiyor, sadece iletişim şeklimizi değiştirmiyor. İş kültürünü, yönetim fonksiyonlarını alıp, kendi içinde yeniden yoğuruyor ve ortaya yepyeni bir resim sunuyor. Temel felsefenin ve nihai amaçların tabi ki de değişmediği bir iş dünyasının, nasıl' ını yeniden sorgulatıyor.
Nisan ayı içinde California' da gerçekleşecek olan Newcomm Forum 2010 , dijital kültürün değiştirdiği iş dünyasına tam da bu noktadan ışık tutuyor. Gitmeyi çok istememe rağmen, zamanlama olarak uygun düşmediği için orada olamadım. Fakat bu zirvenin önümüzdeki beş yıl içinde yeniden şekillenecek olan bir dünyanın resmini çizeceğini ve iş dünyasının analistlerine güzel bir yol haritası vereceğini düşünüyorum.
Dijitalin, pazarlama ve iletişimin taşlarını yerinden oynattığını zaten söylemeye gerek bile yok. Fakat büyük resimde, asıl olayın dijitali ve beraberinde sunduğu teknolojileri uygun olan tüm iş süreçlerine dahil etme gerekliliği henüz ilgi çekememiş durumda. Bu yüzdendir ki, tek yönlü mesaj kaygıları, online olarak da sürdürülmesi gereken bir müşteri ilişkisinin önüne geçebiliyor ya da bu işin hiç ehli olmayan - aslında bugüne kadar tüm ilişkisini medyayla kurmuş olan bir kişinin ellerine bırakılabiliyor.
Satış sonrası destek, çalışan ilişkileri, işe alım, kurumsal eğitim, araştırma& geliştirme, pazar zekası vb. bir çok fonksiyon...Dijital bizi nereden aldı ve nereye götürüyor? Zaman zaman COMM101'de de bunları yazdık, tartıştık...Şimdi olayı iletişim ekseninden de çıkarıp bakma zamanı geldi...
http://comm101tr.blogspot.com/2009/11/hr-ve-iletisim-nereye-gidiyor-one-ckan.html
http://comm101tr.blogspot.com/2009/09/market-intelligence-20.html
http://comm101tr.blogspot.com/2009/07/sosyal-medyada-etkin-isveren-markas.html
Önümüzdeki günlerde değişimin bir parçası olmak isteyenler blogu takipte kalsın...Ne öğreniyorsak ve nasıl yorumluyorsak hepsi burada olacak..
16 Mart 2010 Salı
PR sektörüne şimdilik veda...
Kısa bir süre daha buralardayım...Şimdilik benden bu kadar..:)
12 Mart 2010 Cuma
Mesleğin itibarını gözetmek üzere...
17 Ocak 2010 Pazar
IPSOS ve HBR 'dan bir kaç çıkarım...
- Marka bağımlılığının gerilemesi,
- İnternetten alışveriş yapanların sayısının birkaç yıl öncesine göre % 100 artış göstermesi...
- Satın alma kararında gazete ve derginin %42 lik bir oranla hala önde olması
Harvard Business Review son sayısında yer alan iki makalede pazarlamanın değişen kimyası ve şekillenen organizasyon yapıları ile ilgili kaydadeğer noktalar var:
"Customer Capitalism" makalesinde, bir şirketin en önemli hedefinin, şirketin karlılığını artırmak ve hissedarların varlıklarını maksimize etmek olduğu düşüncesini bir kenara bırakmak gerektiği ve "müşteri kontrollü kapitalizm" çağında müşteri memnuniyeti odaklı planlamaların da doğal sonucu olarak şirket karlılığının artacağından bahsediliyor..."Rethinking Marketing" makalesinde ise 60ların odağına müşteriyi almadan planlanan ürünler için sadece iletişim kanallarına, fiyatlandırmaya yönelen bir marka yöneticisi yerine çağın özellikle iletişim teknolojilerinden faydalanarak "Customer Manager" ların müşterilerden bilgi toplayabildiği, bu bilgileri bir intelligence haline getirebildiği, müşterilerin ise kendilerine satılacak ürün ya da hizmeti en baştan şekillendirebileceği bir yapıdan söz ediliyor.
Markalara bağımlılığın azalması, özellikle pahalı marka satın alma direncinin kırılması, tüketicilerin gerçekten ihtiyacı olana ve uygun olana yöneliminin bir göstergesi olabilir mi?
İnternetten alışveriş yapanların sayısının artması, aynı zamanda e-ticaret portallarının bir geri bildirim mekanizmasıyla donatılarak gelecek ürünlerin/hizmetlerin şekillendirilebileceği bir fırsat sunar mı?
Gazete ve dergilerin satın alma kararlarında hala major oranda etkili olması, lokal araştırmalar yerine US'ten esintilerin etkisinde kalan ve "geleneksel medya" bitti diyerek hareket etmeye çalışan marka yöneticilerine, özellikle medya tüketim tercihlerinde müşteri odaklı olmak gerektiğini ve dijitalin entegrenin bir parçası olduğunu hatırlatır mı?
Tüm bu sorulara cevap verebilmek için trendleri ve alışkanlıkların yönelimini sürekli izlemek gerekiyor. Bahsedilenler yeni bir kıta keşfi değil fakat yeni çağın sunduğu fırsatları en doğru marketing felsefesi ile bütünleştirebilen, araştırmaları planlamaların odağında tutabilen markalar, hem bağlılık hem de karlılık anlamında bayrağı taşıyacak, ona şüphe yok...