7 Ocak 2008 Pazartesi

İmaj...İmaj...İmaj!


Elimde bir mektup var, 25 Temmuz 1995 tarihli. Oxford Üniversitesi yayınlarının merkezinden yani Oxford'tan benim ve bir arkadaşım adına gönderilmiş. 12 yaşında çocukların Oxford Üniversitesi yayınları ile ne alakası olabilir, bakın anlatayım.


Efendim, bir zamanlar biz de İngilizce bilmezdik. Sonraları İngilizce öğreneceğimiz zaman, Project English 3 adında bir kitap önümüze kondu, okumaya başladık. Çeşitli illüstrasyonlarla zenginleştirilmiş kitabın Carstairs ve Carruthers adlı iki kahramanı vardı. Bu kahramanlarımız bütün ülkeleri dolaşır, orada türlü maceralara atılırlardı. Gel gelelim, birgün Türkiye'ye de uğradılar. Bir de ne görelim,"iki çocuk aklımızla", Türkiye diye tabir edilen yer buralara pek benzemiyordu. Kafalarına fes geçirmiş kahramanlarımız Türkiye diye tabir edilen bir ülkede oradan oraya koşuşturuyorlardı. Tabi biz de buna kayıtsız kalmamalıyız dedik ve o dönemki İngilizce öğretmenimizin de yardımıyla yazar Tom Hutchinson'a bir mektup gönderdik.(elektronik mail falan hak gettire tabi...). Nihai amacımız ise ülkemizin, bu kitabın okutulduğu birçok ülkedeki çocuklar, geleceğin büyükleri tarafından yanlış tanınmasını istemediğimiz için karikatürlerde düzeltme yapılmasıydı.


Çok geçmeden Editor Paul Davies tarafından cevap geldi. Paul Davies, yazar adına bizlere cevap vererek, bu karakterlerin hikayelerinin Türkiye’de cumhuriyet kurulmadan önceki dönemde kurgulandığını o sebeple bir yanlışlık olmadığını fakat bu rahatsızlığımızda haklı olduğumuzu ve Türkiye’nin diğer ülkelerde bu kitabın okutulduğu kişiler nezdinde yanlış bir imajının oluşmaması için karikatürlere bir dipnot ekleyeceklerini ve Türkiye’de cumhuriyet kurulmadan önceki döneme ait olduğunu belirteceklerini söylemişti.


Ah ne güzel, ne güzel...Fakat çocuk aklım bir iş yapıp ardından takip etmek gerektiğini bana hatırlatacak kadar yetkin değildi. Yıllar sonra birgün bu mektubu bulunca, elektronik mail güzelliklerinden de yararlanarak Oxford Üniversitesi Türkiye ofisine konu ile ilgili mail attım. Verilen cevabı aynen aktarıyorum:


"Sayın Özgül,

Project English editorlerin verdiği yanıt yerinde olmuş. Öyküde Geoffrey Chaucer’in Canterbury Tales isimli kitabından esinlenilmiş. Öyküler 1800’lerde geçiyor. Project kitabının 1997 yılında 2.edisyon yapıldı. Tamamen farklı bir seri oldu. 3 düzey olan seri 5 düzeye çıktı. Gelecek yıl 3.edisyonu çıkacak. Başka bir deyişle, dünya genelinde oluşan farklı gereksimlerden dolayı size sözünü ettikleri eki yapmak yerine seriyi tümüyle değiştirmeye karar verilmiş. Sizin kullandığınız edisyon artık kullanılmıyor. Yeni edisyonlarda böyle bir öyküye yer verilmemiş....."


Yani bir düzeltme yapılmasına bile gerek kalmadan tamamen kaldırılmış.


Belki işlevselliğini yitirdiği konusunda bizim mektubumuzun da katkısı olmuştur, kimbilir, fakat o dönemlerde bir çocuk olarak ülkemizin imajı konusundaki çabamıza bakıyorum da, cidden nelere kafa yormuşuz diyorum. Yıllar sonra algı yönetimi olarak da tabir edilen Halkla İlişkiler'e başkoyacağımı bilemezdim ama şunu anladım ki, imaj dediğimiz kavram en ufak ayrıntıdan tutun da en büyüğüne kadar bir alanı kapsıyor. Bir de tek bir aksaklığın, domino taşlarının zincirleme yere serilmesi gibi, tüm imajınızı altüst etme ihtimali var. Sanırım bu yüzden de bir Halkla İlişkiler uygulayıcısının, en ufak ayrıntıyı bile atlamaması gerekiyor.


Sadede gelirsek, evet karikatürler yayından kaldırıldı, böylece doğru ya da yanlış algılanacak herhangi bir mesaj da kalmadı. Fakat çocuk aklının çabaları, Türkiye'nin dış dünyaya sergilenmek istenen yüzü için yapılan çalışmaların milyonda biri değildi. Şimdilerde ise, nasıl bir imajımız olduğundan ziyade bizim tarafımızdan nasıl bir imaj yaratma amacındayız onu düşünüyorum. Birey ya da devlet, en ufak girişimden en büyüğüne kadar bir bütünlük sunulmadığı takdirde de bu ülkenin bir imajı olacağına inanmıyorum.


Umarım 2008 ve geri kalan tüm yıllar, ülkedeki tüm etnik kökenlerin, tüm dinlerin, tüm cinsiyetlerin, yaşlısından gencine, barış içinde yaşadığı, ülkelerini sevdiği ve bir bütünlük içinde dış dünyada her şekilde temsil etmek istediği olaylara şahit olur. Böylece bireysel imaj çabaları da bir anlam kazanır."Ahh keşke ama nerede" dediğinizi duyar gibiyim..Ama ben yine çocuk aklımla bu ütopyaya inanmak istiyorum...


Hiç yorum yok: