13 Eylül 2009 Pazar

Market Intelligence 2.0

İtibar yönetimi konusunun önemini kavrayan iletişimciler için, bunu online ortama da taşımak, aktif sosyal medya içerik takibi yapmak yeni bir konu değil.

Online itibar yönetimi kapsamında, marka/kurumla ilgili içeriğin aktif takibi, elde edilen içeriğin analiziyle marka/kurum adına bir içgörü yaratma ve içerik sahibi olan hedef kitle ile etkileşimden bahsediliyor.

İster olumlu içeriğin gözlenmesi olsun ister olumsuz içeriğin takibi ve uygun görülen durumlarda yanlış bilgiyi doğrusu ile besleme ya da gerçekleştirilen çözüm iletişimi, sonuç olarak markanın/kurumun adının geçtiği her içerikle oluşan bu geri bildirim havuzu tüm süreçler adına bir fayda oluşturuyor. Bu da kullanmayı bilen markalar/kurumlar için inanılmaz bir şans.

Günümüzde dijital dünyada aktif olarak yer alsın/almasın her markanın/kurumun sosyal medya takibi yapması gerekiyor. Ajansların, iletişim hizmeti verilen markalar adına belki de ilk yapması gereken bu takibin gerekliliği konusunda onları yönlendirmek.

Fakat online ortamda hedefleri belirlerken sadece markanın ismi ile sınırlı kalmak, en az markanın kendisini izlemek kadar önemli olan rekabetin izlenmesi konusunu dışarıda bırakıyor. Stratejik iş yönetiminde vazgeçilmez ve süreklilik arzeden bir esas olan rekabetin gözlemlenmesi konusu, nedense söz konusu online ortamlar olduğunda es geçiliyor...

Peki rekabeti online ortamda gözleyerek neler kazanabilirsiniz?
  • Halihazırda süreçlerinizin bir parçası olduğu varsayılan "market intelligence"geliştirilmesi hususunda rakipler ve pazarın durumu konusunda online ortamdaki verileri de kullanabilirsiniz.
  • Böylece hedef kitlenizin istek/ihtiyaçlarını, piyasadaki trendleri/eğilimleri, rakiplerinizinden önce belirleme ve aksiyona geçme şansı yakalayabilirsiniz.
  • Rakiplerinizin başarıları/başarısızlıklarını gözlemleyerek, analiz ederek kendi markanız/kurumunuz için anlamlı bir yol haritası çıkartabilirsiniz.
Nereden başlamalı?
  • Aktif içerik takibi için belirlediğiniz anahtar kelimeler arasına "rakipleri, direk rakip olarak görmeseniz bile sektörün başlıca oyuncularını, sektörünüzü ilgilendiren ifadeleri, kelime kalıplarını" ekleyin.
  • Belli kelimeler ve kategorilerle elde ettiğiniz verileri kaynakları ile birlikte düzenleyin, saklayın.
  • Bu verileri analiz edin, kısa vadede kullanın, aksiyona geçin ya da uzun vadede iş stratejilerinize dahil edin.
  • Rekabetin içinde yer alan şirketlerin online ortamda kurumsal ya da çalışanları vasıtasıyla gerçekleştirdiği tüm iletişimi izleyin.
Sosyal medya takibinin gerçek faydası, içine rekabeti ve pazarı alan 360 derece bir taramadan geçiyor. Aşağıda faydalı bulduğum bir sunum paylaşıyorum:





6 yorum:

Eren Kumcuoğlu dedi ki...

Yeni okuyorum. Çok güzel yazmışsın, eline sağlık. Sadece sosyal medya'da değil, tüm third party şikayet siteleri de rakiplerin eksik kaldıkları "attribute"ları tamamlamak, diğerlerinden daha iyi müşteri deneyimi yaratmak için ciddi bir kaynak. Biz halen sosyal medya kullanımını "iletişim" değeri olarak görüyoruz, sebebi de core business kararları veren kimselerin -genelleme yapmak istemiyorum- dijital dünyaya uzak olmaları. Bu yöneticilerin en iyilerinin bile market intelligence olarak bazen ajansların yaptığı sunumlarda geçen verilerin, sıklıkla da geleneksel metotlarla bütçelerinden koca parçalar ayırarak yaptıkları tüketici testleri ve pazar araştırmalarını baz alındığını düşünüyorum. Durum böyle olunca, aslında web üzerindeki feedback'ler birebir hedef kitlenin ağzından çıkmasına rağmen, dikkate değer görülmüyor. Old-school bir araştırma yöneticisi ile basit bir veri elde etmek için yapılması gereken survey'in, web üzerinde de, mevcut bütçesinin 10'da 1'i kadar bir bütçeyle kolayca yapılabileceğini söylediğimde daha fikrim dinlenmeden bana şiddetle karşı çıkıldığını hatırlıyorum.

Elbette, suçu yalnızca yöneticilere de atmamak gerekiyor. Bir de biz gençler cephesinden bakacak olursak, orta düzey yönetici seviyesinde dahi olmadığımızdan ötürü verimlilik ölçümlemelerini tam anlamıyla yapamayan, hangi işin ne kadar karlı olacağını kestiremeyen, yaratıcılık odaklı ve işletme nosyonlarına hakim olmadığından ötürü marka equity'sinde ve bilançosunda değer yaratacak projeler geliştiremeyen de dijital dünya evangelist'liği yapan biz gençlerin en büyük sorunu. Ağzımızdan çıkan fikirleri tartmadan, fikir ishali (http://ugurozmen.com/blog/pazarlama/yenilikcilik-ve-fikircilik)olmuşcasına sürekli geliştirilen projelerin fizibilitelerinin yapılmaması ve sürekli yöneticilerin masasından önümüze geri koyulması da şirket içerisindeki sözümüzün kredibilitesini düşürüyor.

Unknown dedi ki...

eren kusura bakma dayanamadim. meslegin nedir bilmiyorum ama iletisim ve pazarlama olmadigini umit ediyorum. yazindaki ingilizce kelimeleri sayamadim bile. daha henuz kendi dilimizde "iletisim" kuramadigimiz bir halde nasil basarili markalar, iletisim teknikleri ve stratejileri uretebiliriz? muhtemelen kizacaksin, olsun, madem "feedback"lerin onemli oldugunu dusunuyorsun, bana da kizmazsin umarim. sevgiler.

dedi ki...

Uğur Arcan,
Konu hakkında kendi görüşümü belirtmek istiyorum. Pazarlama dilinde ya da günlük konuşmalarınızda İngilizce kelimeleri mümkün olduğunca az kullanmayı tercih ediyor olabilirsiniz, fakat girişteki üslubunuzun yanlış olduğunu düşünüyorum. Fikrinize saygı duyulmasını istiyorsanız lütfen biraz daha dikkat. Ayrıca bireysel ve ülkesel başarıların ifadelerde yer alan kelime kökenleri ile bir ilgisi olduğunu düşünmüyorum. Bu da benim görüşüm, lütfen yargılamaktan vazgeçelim.

Eren Kumcuoğlu dedi ki...

Uğur, bir zahmet, şu İngilizce'lerin yerine en azından aynı anlamı veren Türkçe karşılıkları yazsaydın da biz de öğrenseydik. Yazının altında anlamlı bir içerik olurdu...

Unknown dedi ki...

eren ve ufuk, oncelikle elestirmek ile yargilamak farkli seyler. ama 'meslegin nedir bilmiyorum ama iletisim ve pazarlama olmadigini umit ediyorum' dememem lazimdi orada sanirim biraz yargilama soz konusu bu yuzden de ozur dilerim. amacim elestirmekti, yargilamak degil. onun harici uslubumda bir sertlik gormuyorum.

eren, yine de cevabindaki merak ve nezaket icin tesekkur ederim. haklisin bazen AYNI anlami bulmak sanildigi kadar kolay olmasa da lisan boyle buyur iste, ureterek. Bu isin erbablarinin katkisiyla... Ama mesela:

third party: 3. sahis
attribute: ozellik/nitelik/vasif
core business: temel isletme
market intelligence: pazar zekasi/istihbarati
metot: metod
feedback: yorum/geribildirim
Old-school: eski moda/geleneksel
survey: anket
nosyon: fikir/mefhum/kavram
equity: ozsermaye/ozvarlik
evangelist: misyoner
fizibilite: uygulanabilirlik/yapilabilirlik/imkan
kredibilite: guvenilirlik/inanilirlik/inandiricilik

ki cumle yapisi ve anlamina gore daha farkli anlamlar oturtmak bile mumkun. bunlarin bazilari direk ingilizce. bazen bazi kelimeler o kadar giriyor ki dilimize ister istemeden cikabiliyor agzimizdan ama bazilarinin bariz turkceleri varken bunlarin kullanilmasini sadece dikkatsizlik olarak goruyorum. Eren, simdi herhangi bir yorum yapmis olsan 'bos adam' derim 'kendince hava atiyor' derim umursamam. ama yazdiklarin cok guzeldi ve tam 12dendi. bu yuzden senin yazdiklarin ve icindeki bu hatalar daha da dikkatimi cekti. aslinda kabaya kacan 'meslegin nedir bilmiyorum ama iletisim ve pazarlama olmadigini umit ediyorum' sozumdeki kinaye bunun icindi. kinaye yerine yargilama olarak cikti. cunku tekrarliyorum, dediklerine yuzde bin katiliyorum.

yillardir yurtdisinda yasiyorum. turkiye ile baglarim saglam. fakat turkiye'nin daha kendi markasini bile, ki zaten sirket markalari olarak da cok bir taninmislik goze carpmiyor, duzgun ve guclu bir sekilde kurup pazarlayamamasina icim aciyor. onca daldaki inanilmaz ve dudak isirtan potansiyelimize ragmen yaptiklarimizin azligi ozellikle bu pazarlama ve iletisim dalinda daha bir belirgin oluyor. Bunun temelinde de uretmemezlik var. Hic degil elbette, ama yetersiz. En iyi beyinler de yabanci firmalarda onlara calistigi icin ulke markamizin degeri artmiyor. VS. VS. devam edersem bambaska konulara girerim, amacim o degil.

Kendi dilimizi korur, genisletir, kendi dilimizde iletisim kurar ve isler basarirsak, ozumuzden kopmayiz. Milliyetcilik falan degil bu aman ha, hic de sevmem. Tek istedigim dilimize sahip cikmamiz, ozellikle 'iletisimciler' tarafindan. Cunku onlar iyi bilir, iletisimin temelinde lisan yatar.

Sevgiler, ilk mesajimin haddini asmasindan oturu de tekrar ozur dilerim.

dedi ki...

Bu şekilde açıklamaya zaman ayırdığınız için teşekkürler, Uğur. Fikirlerimiz örtüşmese de üslubumuz doğru olduğu sürece anlamlı iletişim kurarız. Sevgiler.