13 Ekim 2011 Perşembe

Dijital Çağ' ın konferansları...

Konferans, Sempozyum, Zirve, Toplantı. Adı ne derseniz diyin, ardında çok büyük emek vardır ve katılımcıları da memnun etmek kolay bir iş değildir, farkındayım. Öncelikle de Digital Age konferansı hakkında twitter' da #digitalage2011 hashtag ile izleyici paylaşımlarından yola çıkarak bazı yorumları yapıyorum, eğer yanlış aktarılmış bir şey varsa şimdiden affola.

Digital Age 2011, önüme ilk twitter' da gördüğüm bir hashtag ile düştü. Neymiş ne değilmiş diye araştırırken, yayın kalitesi olarak başarılı bulduğum bir derginin etkinliği olduğunu farkettim. Daha önceki senelerde de düzenleniyormuş, dikkatimi bir şekilde çekmemiş. Etkinliği biraz araştırdıktan sonra e-ticaret sitesinde alışveriş yapıyormuş hissi uyandıran bir biçimde (zaten öyleymiş) ilk önce fiyatına nail oldum, daha sonra içeriğine. Etkinlik konusunda başka bir yerde yaptığım ilk yorumu aynen paylaşıyorum:

"Bu tür etkinliklerde madem dijital çağdayız, başka öneriler bekliyor insan. Ne bileyim, daha düşük bir bedel karşılığı livestream etkinlik izleme vesaire böylece gerçekten fiziken orada olmanın avantajlarını da o miktarda bedel ödeyen hissetsin - eğer böyle bir avantaj varsa tabi. Fikri dinlemek için bu kadar yorulmaya gerek yok, konuşmacılar eminim çok saygıdeğer kişilerdir fakat hiçkimse o kadar pahalı değil bu devirde, üzgünüm!"

Konuşmacıları ikna etmek, getirmek kolay iş değil tabi ki, bu anlamda Huffington' ı ta buralara kadar getirdikleri için tebrik etmek lazım her ne kadar eski (self-expression is the new entertainment demiş, new) ve bilindik sözler dışında bir katkısını gözlemlemesem de...Bunun dışında genelde pazarlama ağırlıklı bir etkinlik olmasının sebebini anlayamadım. Dijital Çağ' dan bahsediyorsak, ve iddialı bir etkinlik ise bu, (fiyat- fayda alakası ile düşünüyor insan), eğitimden girip, politikadan çıkan, sadece "çantamızdakilerin cep telefonumuza taşınacağından bahsetmeyip, bunun bir sonraki adımı olarak gizlilik ve güvenlik politikalarından bahseden*", gündemi gerçekten yakalayan, geleceğe yoğunlukla atıfta bulunan ve taklitçi olmayan ifadelerle bir show yapma hissiyatı güdülmeyen paylaşımlar bekleyebiliriz sanırım? Sponsor firmaların, konuşmacı katkısını anlamak zor değil fakat bir etkinlik kendini hiçbir zaman bu şekilde teslim etmemeli diye inanıyorum. Aynen Huffington' ın reklamveren ve haber ilişkisini değerlendirdiği gibi...

Konuşmacılara değinmişken, okuduklarım arasında beni en çok şaşırtan ise "varoşlarda değil trafikte mutluluk' a ihtiyaç olduğu" söylemi idi. Pazarlama çalışmalarında en çok canı çıkarılan konu olarak "mutluluk' un" bu kadar ucuzlamasından sonra, bu sözden yola çıkarak, o insanları küçük mutluluklarla yetinmeye alışkın olarak tanımlayabiliriz ya da uçup zaten mutluluğu çoktan unutmuş olan bireyler olarak. Bu marka "Coca Cola". Yani gayet herkesin sofrasında yer bulan, herkesi kucaklayan o içecek. Sonuç olarak "varoş" denilen insanların mutluluk' u aramaya bile sıra gelmeyecek kadar kafalarının dertlerle dolu olduğu bu dünyada, mutluluk' a bakış kavramıyla, trafikte ayılıp bayılan insanların o büyük! dertlerini kıyaslamak tam manasıyla abesle iştigal, eğer söylem doğru aktarılmış ise.

*Edit: Konuşmacı böyle bir ifadesi olmadığını belirtti, fakat önemli olan algı diyerek konunun neden bir izleyici tarafından böyle yorumlandığını merak etmeye devam ediyorum.

Sonuç olarak dijital! den takip ettiğim kadarıyla bende ne heyecan uyandıran konuşmacılar ne de söylemler oldu. Bir söz vardı, "iktidar, ışıktan hızlıdır." buna gülümsediğimi söyleyebilirim. :) Digital Age konferansı ne etkinlik süresi, ne içeriği ile basılı yayınının yanından bile geçemedi. Eğer Dijital Çağ hakkında yazmak değil konuşmaya hazır değilsek, bu işleri hazır olunca yapalım. Ne dersiniz?

Hiç yorum yok: