27 Aralık 2009 Pazar

Arama motorlarında itibarınızı kaybetmeden...


Online itibar yönetimi çerçevesinde akla gelen ilk konulardan biri kurum/marka hakkında negatif içeriklerin arama motoru sonuçlarında ilk sıralarda gelmesi. Satın alma kararı vermeden önce online olduğumuz zamanların büyük bir yüzdesini arama motorlarında geçirirken, marka yöneticilerinin ya da iletişim uzmanlarının buna neden hassasiyet gösterdiğini anlamak zor değil.


Tabi ki de "itibar süreklidir" sözünü unutmadan, herşeyin aslında ürün ve hizmet felsefesinde başladığını bilmek gerek...Fakat özellikle, daha önce de vurguladığımız şekilde, tüketici bilinçsiz şekilde hareket ederek marka itibarınıza zarar verebiliyor. Yaşamanız olası krizlerin öncesi ve sonrasında, kullanacağınız arama motoru görünürlüğü stratejileri ile zararları minimuma indirgemek mümkün...


Fakat online itibar yönetimi konusunda kurum/marka nezdinde, aslında teknik bilgiyle değil mantıksal açıdan bile çıkarımı yapılabilecek bir takım aksiyonlar alınması gerekiyor...Ve bunlar sadece negatif içerikle mücadele kapsamında değil...Tahmin edilemeyen konular marka itibarına zarar verebiliyor ya da olası faydadan yararlanılmıyor...


Mesela devasa bir etkinlik için efor sarfediyorsunuz. Online ve offline medyayı maksimum iletişim ve tanıtım için kullanıyorsunuz. Fakat sizi merak eden tüketici, arama motorlarına "etkinliğin ismini" bile girdiğinde web sitenize ulaşamıyor. Direk linki bir yerden bulabildiyse ne şanslı...Ve sonra "bu kadar önemli bir etkinliğin web sitesi bile yoksa, nesi önemli algısı..."FAIL #1


Edelman Digital, arama motoru görünürlüğü kapsamında paid search ve optimizasyon'a ek olarak iki konuya daha değiniyor. Medyada coverage elde edebilme amacıyla yayınlanan metinlerin, ek olarak arama sonuçlarını da etkileyebilecek şekilde kurgulanması-arama motorunda yoğunlukla kullanılan anahtar kelimeleri kapsaması (Google insights) ve markaların sosyal medyada dijital bir varlık göstererek sosyal arama sonuçlarını etkilemesi.




Tabi sosyal medyada varlık göstermenin informatif değil interaktif bir durum olduğunu kavramış olan markalar için bu daha olumlu sonuçlar veriyor...Paylaşılmaya değer içeriklerin sayısı arttıkça arama motoru sonuçları markaların yüzüne daha çok gülüyor.


Bir diğer önemli konu ise kriz iletişimi kapsamında alınabilecek aksiyonlar. Bu konuda benim aklıma gelen ilk nokta, kriz anında ulaşılabilir ve gerçek zamanlı bilgiyi mevcut tüm kanallarda paylaşıyor olmak...


Bu arada Serbay Arda Ayzit'in eski bir blog yazısını da tekrar gündeme getirmekte yarar var:




Bugün kişiler yeni tanıştıkları insanları bile Google'da ararken (ben demiyorum analytics diyor:) ) ve çıkan sonuçlar ile bir ön değerlendirme yaparken, kurumlar açısından sürdürülebilir itibar ne anlama geliyor merak ediyorsanız, artık ne yapacağınızı biliyorsunuz...


Google the company itself!

Hiç yorum yok: